Müzeleri ve tarihi yapılarıyla öne çıkan Almanya, ülkeyi ziyaret edenlere tarihle ve sanatla iç içe olabilecekleri harika alternatifler sunuyor. Almanya’nın başkenti Berlin’de bu yapılardan payını fazlasıyla alıyor. Ülkenin en önemli müzeleri ve katedralleri şehrin merkezinde, Berlin’e gelen ziyaretçileri selamlıyor. Berlin’e geldiğinizde gezebileceğiniz birçok müze var.
Tabii müzelerin hepsini gezmek biraz uzun zaman alabilir. Bu yüzden size, aynı günde birçok müzeyi gezebileceğiniz harika bir yerden bahsedeceğiz. Berlin’in Mitte ilçesinde yer alan bu 1 km büyüklüğündeki ada, 6 ayrı müzeye ve Berlin Katedrali’ne ev sahipliği yapıyor. Spree Nehri’nin kenarına kurulan komplekste hem tarihe hem de sanata doyacaksınız. Hazırsanız, Berlin Müzeler Adası’nda keyifli bir tura çıkıyoruz!
Berlin Müzeler Adası
Berlin sokaklarında dolaşırken dahi tarihin ruhunu hissetmek mümkün. Ama Berlin’de bulunan Müzeler Adası’na henüz gitmediyseniz, şehrin en etkileyici yerlerinden birini görmediniz demektir. Berlin Müzeler Adası’nın üzerinde Avrupa’nın en önemli müzelerinden 5 müze, 1 modern sanat galerisi ve Berlin Katedrali yer alıyor. Antik Yunan, Mısır, Roma ve İslam coğrafyasının nadide tarihi eserlerini ve daha fazlasını görebileceğiz adada, sadece bahçelerinde oturup soluklanmak dahi bambaşka bir his uyandırıyor.
Berlin Müzeler Adası’nın Tarihi
Berlin Müzeler Adası yani orijinal adıyla Museumsinsel’in tarihi aslında yüzyıllar öncesine dayanıyor. Adanın üzerinde bulunan en eski yapı 19. yüzyılın başında yapılmış olsa da eski yapıların üzerine inşa edildiği için bu tarihi net olarak söyleyemiyoruz. Ama adaya inşa edilen müzelerden ilki 1823 yılında yapımına başlanan Altes Museum. Ada üzerinde bulunan diğer müzeler de 19.yüzyılın sonlarında inşa edilmiş.
Ancak müzelerin binalarının mimarisi o kadar eşsiz ki Antik dönemden kalan tapınaklara da benzetebilirsiniz. Müzeler Adası’na geldiğinizde sadece müzelerin içinde sergilenen koleksiyonlardan değil, binaların yapılarından da etkileneceksiniz. Dönemin önde gelen mimarlarının tasarladığı ve yakın zamanda yine dünyaca ünlü mimarların öncülüğünde restore edilen Berlin Müzeler Adası’na geldiğinizde 19.yüzyıl Avrupa’sındaymış hissine kapılabilirsiniz.
Berlin Müzeler Adası’na Nasıl Gidilir?
Berlin Müzeler Adası şehrin merkezinde yer aldığı için birçok bölgeden kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Ada olmasına rağmen karayla bağlantısı var. O nedenle de toplu taşıma araçlarıyla ya da yürüyerek adaya ulaşmak mümkün. Toplu taşımayı tercih edecekseniz metro yani U-Bahn ya da tramvay yani S-Bahn hattını kullanabilirsiniz. Friedrichstrabe ya da Hackeschen Markt durağında indikten sonra çok kısa bir mesafe yürümeniz gerekiyor. Otobüs hattını kullanacaksınız ise 200 ve 186 numaralı otobüslere binebilirsiniz.
Berlin Müzeler Adası Ziyaret Saatleri ve Giriş Bileti
Berlin Müzeler Adası haftanın 6 günü saat 10.00-18.00 saatleri arasında ziyarete açık. Pazartesi günleri hariç ziyaret edebileceğiniz müzelerin hepsini aynı günde ziyaret edeyim derseniz perşembe gününü tercih edebilirsiniz. Perşembe günleri müzeler akşam saat 20.00’a kadar açık olduğu için doya doya keyifli bir gezi yapabilirsiniz. Adada bulunan her müzenin farklı giriş ücreti var. Müze biletlerini tek tek alabileceğiniz gibi şehirdeki birçok müzeyi de kapsayan toplu müze kartını satın alarak da ziyaret edebilirsiniz. Müzenin güncel giriş ücretlerini buradan kontrol edebilirsiniz. Dilerseniz size de kolaylık olması için biletlerinizi online olarak da satın alabilirsiniz.
Bergama Müzesi
Berlin’in en önemli müzelerinden biri olarak kabul edilen Bergama Müzesi, Müzeler Adası’nın üzerinde yer alıyor. 1910 yılında yapımına başlanan müze, Alfred Messel’in tasarım imzasını taşıyor. Adada yeni açılan James Simon Galerisi’nden önce Bergama Müzesi, ada üzerinde inşa edilen son müzeydi. 1930 yılında açılan müze İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan hava saldırılarından zarar gördüğü için savaş sonrasında yeniden inşa edilmiş.
Tarih tutkunları için harika koleksiyonlara ev sahipliği yapan müzenin içerisinde İslam Sanatları Müzesi, Mısır Müzesi ve Papirüs Koleksiyonu, Yakın Doğu ve Roma gibi farklı farklı bölümler yer alıyor. Bergama Müzesi’ni ziyaret ettiğinizde, kompleksin içinde yer alan Bergama Sunağı gibi antik kalıntıların yanı sıra, müzenin mimari yapısından da etkileneceksiniz.
Bode Müzesi
Berlin Müzeler Adası’nın en görkemli binalarından birinde bulunan Bode Müzesi, 1898-1904 yılları arasında Ernst Eberhard tarafından yaptırılmış. İlk açıldığında Kaiser Friedrich ismiyle açılan müze, adanın kuzey bölümünde yer alıyor. 2006 yılında restore sürecine alınan ve 6 yıl sonra yeniden ziyarete açılan yapı, aynı zamanda şehrin en çok ziyaretçi alan müzelerinden.
Müzenin ismi de tam olarak bu süreçte değişmiş. Müzenin içerisinde ağırlıklı olarak Bizans döneminden kalan eserler sergilense de farklı dönemlere ait birçok tarihi eseri görebilirsiniz. Madeni Para Koleksiyonu, Heykel Koleksiyonu ve Anadolu’dan çıkarılan tarihi eserlerle tanışabileceğiniz müzede, geçmişe yolculuk yapabilirsiniz.
Neues Müzesi
Müzeler Adası’nda 1859 yılında açılan müze, Friedrich August Stüler tarafından tasarlanmış. Ancak müze İkinci Dünya Savaşı’nda yaşanan saldırılar nedeniyle ağır hasar almış. 1985 yılında yeniden inşasına karar verilene kadar kapalı duran müze, 1997 yılında dünyanın en ünlü mimarlarından David Chipperfield tarafından yeniden inşa edildi. Aslına uygun olarak yapılan müze, titiz çalışmalar sonucunda 2009 yılında ziyarete açıldı.
Müzenin içerisinde yer alan tarihi koleksiyonların çoğu Mısırlılardan kalan antik dönem eserlerinden oluşuyor. Müzeyi ziyaret ettiğinizde görebileceğiniz bölümler arasında Mısır Müzesi ve Papirüs Koleksiyonu, Tarih Öncesi ve Erken Tarih Müzesi’nin yanı sıra antika nesnelerin sergilendiği etkileyici bir salon da bulunuyor. Müzenin içerisinde sergilenen eserler kadar, müze binasında kullanılan süslemelerden de etkileneceğinizi söyleyelim.
Alte Nationalgalerie
Berlin Müzeler Adası’na geldiğinizde en çok dikkatinizi çekecek yapılardan birisi de Alte Nationalgalerie. Eski Ulusal Galeri ismiyle de bilinen müze, 1862-1865 yılında Friedrich August Stüler’in tasarımıyla inşa edilmiş. Tarihi tablo koleksiyonuna ev sahipliği yapan müze, Almanya’nın diğer tüm müzeleri gibi İkinci Dünya Savaşı’nda ağır hasar aldığı için 1998 yılında kapsamlı bir restorasyon sürecine alınmış. 2001 yılında yeniden ziyarete açılan müzede, her odada farklı konseptlerin oluşturulduğu tablo sergileri bulunuyor. Dünyanın en ünlü ressamlarının tablolarını inceleyebileceğiniz müzede, Osmanlı’nın en önemli sanatçılarından ressam Osman Hamdi Bey’in yaptığı iki eşsiz tabloyu da görebilirsiniz.
Altes Museum
Müzeler Adası’na inşa edilen ilk müze olma özelliğine sahip olan Altes Museum, bu yüzden Eski Müze olarak biliniyor. 1823-1830 yıllarında inşa edilen binanın mimarı Karl Friedrich Schinkel. Neo klasik mimari anlayışıyla inşa edilen müze, dışarıdan eski bir Roma tapınağı izlenimi veriyor. İkinci Dünya Savaşı’nda ağır hasar gören bina, 1998 yılında restore edilerek yeniden ziyarete açılmış. İlk yapıldığı dönemde Prusya Kraliyet Ailesi koleksiyonunu sergilemek amacıyla kurulan müzede, günümüzde kalıcı tarihi sanat eserlerinin yanı sıra özel sergileri de görebilirsiniz. Müzeye geldiğinizde merdivenlerinden Berlin Katedrali’ni seyredebileceğinizi de söyleyelim.
James Simon Gallery
Berlin Müzeler Adası’nın üzerinde bulunan yapılar ve müzelerin arasına yeni katılan James Simon Gallery, adada yapılan son müze. Neues Müzesi ve Spree Nehri arasına inşa edilen bu modern müze, dünyaca ünlü mimar David Chipperfield’in tasarım imzasını taşıyor. 2013 yılında yapımına başlanan galeri, 2019 yılının temmuz ayında ziyarete açılarak, adanın tarihi ruhuna bambaşka bir doku kattı. Tabii ki bu söylediğimiz kötü anlamda değil.
Sade ve modern binasıyla dikkat çeken galeri çağdaş mimarinin en güzel örneklerinden. Kalıcı ve geçici sanat sergilerinin yapıldığı galeriye geldiğinizde, yanında yer alan kafede güzel bir yorgunluk kahvesi içmeyi ve müzeye çıkan ikonik merdivenlerde fotoğraf çekilmeyi unutmayın.
Bonus: Berlin Katedrali
Berlin Müzeler Adası olsa da üzerinde yer alan yapıların tamamı müze değil. Şehrin en görkemli dini yapılarından biri olan Berlin Katedrali de Müzeler Adası’nın üzerinde yıllara meydan okuyor. Yapı, Almanya’nın en ünlü katedrali Köln Katedrali’nden sonra ülkenin en popüler tarihi binası. 15.yüzyıldan kalan eski bir kilisenin üzerine 1894 yılında inşa edilen yapı, ancak 1905 yılında tamamlanabilmiş. II. Wilhelm’in isteğiyle yapılan katedral, aynı zamanda Almanya’da bulunan Protestan Kilisesi’nin de merkezi. Barok, Rönesans, neo klasik, ve gotik mimari unsurların hepsini görebileceğiniz katedral binası, II. Dünya Savaşı sırasında ağır hasar almış.
Mimar Günter Stahn tarafından 1975-1981 yılları arasında restore edilen katedral günümüzde halen ibadete açık. Katedralin içerisinde bugüne kadar hiç piskopos yaşamamış. Aslında bu yüzden de tam olarak katedral sayılmıyor. Müzeler Adası’nın Spree Nehri’ne bakan kıyısında bulunan katedralde, büyük kubbesine çıkarak adanın ve şehrin manzarasını da izleyebilirsiniz. 09.00-19.00 saatleri arasında ziyaret edebileceğiniz katedralin, güncel etkinlik takvimini ve giriş ücretlerini web sitesinden kontrol edebilirsiniz.
Yorumlar
0 Yorum